


3.2. Üst dış katman giysileri
Özellikle kürek sporları ile uğraşan ve deniz kayağı ile kano üzerinde balıkçılık yapma gayretinde olan bizler için tasarlanan son nesil teknik giysiler, zorlu su ve hava koşullarına karşı azami ölçüde koruma sağlayarak suda geçirdiğimiz her anın tadını çıkarmamız için geliştirilmiştir. Nitekim, olumsuz iklim koşullarında sağlıklı ve rahat bir bedensel faaliyet yürütebilmemiz tamamen üzerimizdeki giyim kuşamın sunduğu fiziki konforla sınırlıdır. Kayak yahut kano üzerinde kullandığımız giysi ve kuşamlık aksesuarların imalatında kullanılan tekstillerden her türlü ek bileşenine kadar tüm tasarımın toplam kalitesi ve işlevselliği, zorlu şartlar altında daha uzun süre olta atarak balık tutmamızı sağlar. Bu bağlamda dış katman giyiminin diğer kısmını oluşturan ve üst vücudu koruyan özelleşmiş giysileri belirli bir detay ile ele alalım.
Temel işlev, tek amaç: Yalıtım! Yalıtım! Yalıtım!..
Günümüzde artık kürek sporları ve yelkenciliğin ihtiyaçlarına dönük olarak üretilmiş ve teknik olduğu ölçüde estetik nüanslara sahip çok çeşitli giysi tasarımlarından bahsedebiliyoruz. Dış ortamın tüm olumsuz etkilerini ilk sırada göğüsleyen dış katman giysilerindeki bu çeşitlilikte öne çıkan ve genel tanımlama ile rüzgârlık, yağmurluk ve ceket olarak isimlendirebileceğimiz tüm güncel ürünler, sahip oldukları onca çeşitliliğe karşın temelde tek ve ortak bir işlevi yerine getirmek üzere üretilirler:
Yalıtım!..
Elbette suya ve soğuk havaya karşı…
Kalça hizasından boyuna kadar vücudu örten dış katman giysileri, ağırlığı ve teferruatı ölçüsünde suya ve rüzgâra karşı temel koruma sunan tek katlı hafif rüzgârlık ve yağmurlukların yanı sıra fazladan astar ve dolgu katlarına sahip daha ağır ceketlere kadar teknik açıdan ortak özellikler taşıyan birçok farklı ürünü içermektedir. Rüzgârlık ve yağmurluk olarak anılan bu teknik giysiler ekseriyetle naylon ya da esterli sentetik membranlardan hareket kolaylığı ve hafiflik sağlayacak şekilde tek kat olarak üretilmektedir ve temel işlevleri rüzgâr etkisi ile dalgalardan koparak kullanıcının üzerine yağan ince su zerrecikleri (sprey etkisi) ile kürek çekimi esnasında palalardan düşen kaba damlalara karşı su geçirmez ince bir bariyer oluşturmaktır. Bu amaçla el bileklerinde, boğazda ve bel kısmında su girişini engelleyecek şekilde kendinden esnek ve/veya velkronlu elastik bantlarla sıkılığı ayarlanabilen manşet, yaka ve büzgülü kemerlikler bulunur – ki tasarımlarındaki bu işlevsel detay ile karasal kullanıma dönük rüzgârlık ve yağmurluklardan ayrılırlar.
Dokuma tekstillerden farklı olarak hiçbir şekilde su tutmayan ve tam anlamı ile su ve hava geçirmez karakterdeki bu tür membranların son kat olarak kullanıldığı basit giysiler, sadece ince ve kaba damlalar şeklinde sürekli şekilde maruz kalınan suyun orta ve alt alt katman giysilerine nüfuz etmesini engelleyecek kapasitededir. Bunun dışında ısı yalıtımına doğrudan bir fayda sağlamadıkları gibi rüzgâr etkisiyle sürekli soğuk kalan dış yüzeyin düşük ısısını iç kata olduğu gibi iletirler. Bu durum, orta katmanda tutulan ve dışarıya atılamayan ılık ve nemli havanın (ter buharının) yağmurluğun/rüzgârlığın soğuk iç çeperlerinde damlacıklar hâlinde yoğunlaşmasına neden olarak vücut faaliyetinin devam ettiği sürece nem düzeyinin ve iç yüzeydeki yoğunlaşmanın daha da artarak sonunda içliklerin nem tutmaya başlamasına ve rahatsızlık veren bir hararet duygusunun oluşmasına neden olur. Bu yüzden kolların ve bacakların aktif olarak çalıştığı kürek ve oltacılık gibi su üstü faaliyetlerinde ekonomik olmalarına karşılık verimlilikleri ve konforları ceketlere göre düşüktür.
Bir giyside su geçirmezlik nedir, ne değildir?
Buraya kadar birçok yerde su geçirmezliğe atıfta bulunarak düşük draftlı ve açık kabinli su gereçleri olan deniz kayağı ve kano üzerinde kullanılacak giysilerin teknik özelliklerini ele aldık. Ancak bu kadar çok yinelediğimiz ve belli ki işin en önemli noktasını oluşturan “su geçirmezlik” ile ilgili çerçevenin bu uğurda harcanan para ve zaman harcayan her oltacı tarafından tam olarak anlaşılmasını sağlamak için ayrı bir başlık açmanın gerekliliğine inanıyorum.
Teknik ve fabrik tekstillerde “su geçirmezlik” (waterproof-ing) aslında suya karşı tam ve ideal bir yalıtım becerisinden ziyade “suya dayanıklılık” (waterresist-ing) olarak ifade edilmesi daha doğru olan formal bir yeterliliktir. Bir diğer ifade ile tekstil dokumaların ve fabrik membranların sıvı geçirgenliği konusunda sahip olduğu farklı toleranslara karşılık etiketlerinde bir dizi rakamla birlikte kullanılan geniş aralıkta standartlaşmış bir kalite beyanıdır. Bu açıklamadan hareketle hiçbir kumaşın tamamen su geçirmez (yalıtkan) olmadığı, sadece farklı materyallerin farklı dokuma desenleri ve lif sıkılıkları nispetinde su basıncına karşı dayanım sergileyebildiği ve her kumaşın sonunda sızdırmaya başlayacağı bir eşiğin bulunduğu anlaşılmalıdır. Su geçirmez (hidrofobik) olarak tanımlanan tüm tekstil ürünleri temas hâlindeki sıvının bir yüzünden diğer yüzüne geçişini engellemek üzere tasarlanmışlardır. Ancak, bunu kauçuktan yapılmış ve gerçek anlamda dış ve iç ortam arasında su geçişini tamamen engelleyen su geçirmez bir yağmurluktan farklı olarak havalı bir şekilde yaparlar. Evet, yanlış okumadınız “havalı” şekilde yaparlar! Aksi hâlde ter buharının geçmesine izin verip havadar bir alt katman yaratarak bacaklarınızı ve bedeninizi su ve soğuğun olumsuzluklarından koruyacak mükemmel dengeyi sunamazlardı. Dışarı atılamayan ter buharının ısıyı yalıtarak içeride tutması için giyilen içlikler tarafından zamanla emilmesi ve sonunda terden sırılsıklam olunması kaçınılmaz olurdu. Tıpkı kauçuktan yapılmış ve “mükemmel” düzeyde su yalıtan sarı bir yağmurluk ve boy çizmesi giyilerek kayak üstünde oltacılık yapıldığında yaşanacağı gibi.
Su geçirmez özellikleriyle bilinen en iyi hidrofobik kumaşlar sıklıkla naylon, polyester ve nadiren polyamit gibi sentetik lifler kullanılarak üretilen Gore-Tex®, Pertex Shield®, Dermizax™, DryVent®, eVent®, FlashDry®, XPore® gibi çoğu patentli dokumalardır. Genel itibarla esneklikleri zayıf olan bu ürünlerin aksine IsoTex™ gibi streç karakterli sentetik ipliklerden dokunan kimi kumaşlar yalıtım kapasitelerinden ödün vermeksizin hareket kolaylığı sağlayan fazladan bir esnekliğe sahiptir. Bu dokumalar aynı zamanda içeriden dışarıya hava geçirgenliği sunarken (nefes alabilirlik) ve buna karşılık rüzgârın dışarıdan içeriye işlemesine de izin vermedikleri için özellikle rüzgârlık ve hafif yağmurluk olarak tanımlanan yumuşak dış katman giysilerinin (softshell) üretiminde kullanılırlar.
Pekâlâ, su geçirmezlik iddiasında olan giysilere iğnelenen vitrin kartlarındaki ve astarlarına işlenmiş bilgi etiketlerindeki bol sıfırlı rakamlar neyi ifade ediyor, ürünün fiyatını nasıl etkiliyor?
Kayak/kano üzerinde kullanıma uygun nitelikte bir giysinin bu amaca uygunluğu elbette ilk olarak su geçirmezlik düzeyi ile değerlendirilir. Giyside kullanılan sentetik dokuma/kumaş veya membran formundaki tekstilin su geçirmezlik kabiliyeti dokuma yüzeyinde birim alana etkiyen hidrostatik (su sütunu basıncı) yük ile ölçülür. Bu yükü belirlemek için kullanılan ve tekstil sanayicisi Charles Édouard Schmerber tarafından geliştirilip standartlaştırılan (EN20811) yöntem ise gayet basittir. İç çapı 28,67 mm olan ve her iki ağzı açık bir boru yere dik açı ile bakacak şekilde konumlandırıldıktan sonra su geçirmezlik düzeyi ölçülecek olan tekstil, doğal gerginliğini ve dokuma desenini bozmadan bu borunun aşağıdaki ağzına tek kat hâlinde geçirilir. Ardından tekstil dokusu sızdırmaya başlayana kadar borunun diğer ağzından azar azar en yoğun hâli ile 4 °C’lik su doldurulmaya başlanır. Kumaş üzerinde sızıntı şekillendiğinde ise borudaki su sütununun yüksekliği milimetre cinsinden ölçülerek teste alınan tekstilin sızdırmazlık eşiği belirlenmiş olur. Yani tekstilin bir yüzünde biriken suyu diğer tarafa sızdırmaksızın ne kadar tutabileceği, ne kadarlık bir su yüküne dayanabileceği bu şekilde ölçülmüş olur. Tekstil yüzeyinde birim alana baskı uygulayan su sütununun yüksekliği Schmerber birimi ya da mmH2O (milimetre su basıncı) cinsinden ifade edilirse de ürün künyelerinde yaygın olarak kullanılan birim kısaca “mm” şeklindedir. Bu bilgi ışığında “okuduğunu anlama” pratiği yapacak olursak ürün künye kartında su geçirmezlik derecesinin 10.000 mm olduğu belirtilen bir giysinin en fazla 10 bin milimetre (10 metre) yüksekliğindeki bir su sütununun hidrostatik basıncına direnebilecek tekstillerden dikildiği anlaşılmalıdır. Dolayısı ile bu rakamın büyümesi ilgili tekstilin su geçirmezlik düzeyinin de artacağı anlamına gelir.

Bahadır Çapar
Aralık 2023, Adana
yazının önceki bölümünü göster | yazının sonraki bölümünü göster
(!) Hayır! Okuduğun bu yazı henüz bitmedi. Ama sen, her sayfanın altında göreceğin “Bir yanıt yazın” başlıklı kısımda bu yazıyla ilgili YORUMunu YAZ ve daha fazla içerik üretmesi için yazarı MOTİVE ET!