Bu noktada; balığın tavrına göre seviyesi sürekli değişen olta direncine karşı bedenen verilen reaksiyonda şiddeti doğru ayarlanamamış tek bir fevri hareket ya da fazlasıyla gerilen olta siciminin kopması, iğnenin balıktan kurtulması gibi bir talihsizlik, ağırlık merkezi bir anda yer değiştiren kayağın dengesini bozarak ansızın devrilmesine sebep olabilir. Aynı şekilde uygulanan oltacılık tekniği de sürekli değişken bir ağırlık merkezi yaratabilir. Özellikle uçurma balıkçılığında (fly fishing) oltacının ileri-geri savuruşlar şeklinde yinelediği kamış hamleleriyle boyunu ve kinetiğini peyderpey arttırdığı uçurma ipini suya sererek ağırlığı birkaç gramı bile bulmayan yapay yemi nazikçe su yüzeyine düşürme çabası, ensiz bir kayak/kano üzerinde sürekli değişen ve dengeyi etkileyen dinamik bir ağırlık merkezi oluşmasına neden olur. Yine ağırlığı birkaç yüz gramı bulabilen dip kaşıklarının (jig) seri ve gerektiğinde sert kaldırışlarla zeminden koparılıp sektirilerek yüzeye doğru seyirtildiği ve görece ağır takımların farklı sarım hızı ve fasılalarla düşey hatta sürütüldüğü (jigging) bilumum tekniği ensiz bir kayak üzerinde uygulayan bir oltacının her hareketinde ağırlık merkezini kollaması ve olta aksiyonlarını özenle yinelerken kayağının dengesini de sürekli gözetmesi gerekir. Küçük bir dalga vuruşuyla dahi dengenin ansızın kaybedilebileceği bu tür yüksek konsantrasyonlu bir sahnede kararlı duruş ve denge adına uskundura dışında hiçbir donatıdan medet umulamaz. Uzun direkler ucunda suya basan her bir uskundura, suyun kaldırma kuvvetini kullanarak bağlı olduğu kayağın denge dinamiğine – tersinir kuvvetleri sönümleyici şekilde– etki eder. Bu sayede kayak ya da kano hiçbir zaman devrilecek düzeyde dengesini yitirmeyeceğinden; oltacı, –su üstündeki ahvalini düşünmeksizin– tüm dikkatini oltadaki balığa yoğunlaştırarak salt su altındaki heyecanlı mücadeleye odaklanabilir. Uskunduranın sağladığı bu emniyetli duruma güvenen kayak oltacısının makine ambreyajını sertleştirerek hem kaloma üzerindeki kontrolü hem de balık üzerindeki baskıyı arttırması da kolaylaşır.
Madem ki uskundura dengeli bir kayak seyri ve kayak ile oltacılık için bu denli kıymetli bir donatı, o hâlde nasıl bir uskundura temin etmeli ve ne şekilde kayağa eklemeli?
“Nasıl bir uskundura?“
Uskunduraların kayaktaki fonksiyonu ve oltacılığa dönük faydasından bahsettikten sonra deniz kayağını daha dengeli hâle getirmek isteyen bir oltacının donatım öncesinde bilmesi ve donatım esnasında göz önünde bulundurması gereken temel konulara da yukarıdaki soruya cevap vererek değinmekte yarar görüyorum.
Kayak ve kano donatımdaki ana prensibimizi hatırlayalım:
“İşimizi gören en hafif ve küçük (!) donatım aynı zamanda suda kullanımı ve kontrolü en kolay olanıdır.”
(!) “Hafiflik ve küçüklük” vurgusu, yeterli kalite ve dayanıklılığa sahip donatılar arasında işletilecek bir tercih kriteridir.
Bir diğer ifade ile gerçekten lüzumu olmayan büyüklük ve sayıları (!) kanoda taşımaya gerek yoktur! Zira en eski ve geleneksel tasarımlar dahi en çok 2 kişiyle işletilen ve kıyısal alanda verimli olan gereçlerdir. Bunların tek tarafına eklenen uskunduraların amacı devrilmeyi engellemekten ziyade dengeyi arttırmaktır. Bu tür basit uskunduralar geleneksel bir Hawai kanosunun yer aldığı görselden de anlaşılacağı üzere uzun direkleri ile denge merkezini kanodan uzaklaştırdıkları ölçüde devrilmeyi zorlaştırırlar – ki böylesi payandalı bir donatımdan beklenen fayda da tam olarak budur. Diğer bir ifade ile tek tarafa uskundura eklemenin temel gayesi, kanoyu devrilmez hâle getirmek değil, balıkçılık gayreti esnasında ve sığ ada kıyılarında uzun mesafelerden itibaren kabaran seri ve sürekli dalgalar arasında kıyılarken dengenin korunumunu kolaylaştırmaktır. Şayet ağaç gövdesinden oyulan böylesi ağır kanoların boyu 3-4 kürekçi ve en az bir oltacıyı taşıyacak şekilde uzun tutulacak olursa, seyir performansını ve deplasman değerini iyileştirebilmek adına her iki yanından uzanarak suya basan bir çift uskundura ile donatılması, gerektiğinde pekâlâ uygulanan kadim bir üretim standartıydı.
Ne zaman ki bu Pasifikli ada toplumları tam anlamıyla adalarının açığından geçen orta sıklet ton balıkları ve uskumrugilleri avlamayı kafaya takıp uzaktaki deniz meralarına ve adalara sefer eylemek için akıl yormaya başladılar, ondan sonra zanaatkârların ürettikleri kanolar uzayıp büyümeye ve okyanusun çetin şartlarında kifayetsiz kalan küreklere ek olarak ilkel yelken düzenekleri ile donatılmaya başladı. Yelkenin kanoda kullanılması sayesinde kano seferlerindeki süre ve mesafe artışına koşut taşınan lojistik yüklerde arttıkça zaten yaygın olarak kullanılan basit uskunduralar, yavaş yavaş eklendiği kanoya denk şekilde boylanarak -sadece devrilmeye karşı dengeleyici bir donatı olarak kullanılmasının ötesinde- kanonun yüzerliğini ve taşıma kapasitesini arttıran zorunlu bir destek donatısı olarak geliştirilmeye devam edildi.
Bir zamanlar tek yanda kullanılan basit uskunduranın zamanla ölçü ve form itibarı ile eklendiği kanonun adeta ikizine dönüştürüldüğü hâline günümüzde “katamaran”, her iki yana eklenen çift uskunduranın büyütülüp -kısmen yükseltilerek- eklendiği kanoya neredeyse denkleştirildiği hâline ise “trimaran” diyoruz. Okyanus geçebilen ve yelken seyrindeki yeterlilikleri ile bilinen iki ya da üç gövdeli (çok gövdeli) modern tekne tasarımlarının form ve dinamik özellikler yönünden aslı/esası/orijini; Malenezya, Mikronezya ve Polinezya gibi balıkçı ve denizci ada halklarının kullandığı tek uskunduralı proa’dan çift uskunduralı drua’ya kadar birçok arkaik kano tipine dayanmaktadır…
Bugünün piyasa koşullarında bir kayak oltacısının ihtiyacına cevap verebilecek şekilde fabrikasyon olarak üretilmiş uskunduralar montaj ve ölçü itibarı ile standart sayılabilecek özellikte tek direkli, şişirilebilir yumuşak gövdeli modeller ve ebat konusunda daha fazla seçenek sunan tek ya da çift direkli sabit formlu sert gövdeli modeller olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Şişirilebilir yumuşak gövdeli modeller, çoğunlukla 10-13 ayak uzunluğunda küçük ve orta boy kayak kullanıcılarının gerek ekonomiklikleri gerekse pimli montaja izin veren tek direkli pratik kurulumları ile ilk sırada tercih ettiği uskundura grubunu oluşturmaktadır. Bu tür şişirilebilir uskunduraların tek başına yüzdürme kapasitesi donatılacağı kayağın toplam ağırlığının 1/6’sından daha az olmamalıdır. Örnek olarak boş ağırlığı 36 kg olan bir kayağa eklenecek her bir uskunduranın tek başına 6 kg.lık bir safrayı batmadan yüzdürebilecek büyüklükte olması ve yüzeyin biraz üzerinde kalarak sadece salınım esnasında suya temas edecek şekilde kayağa eklenmesi yeterlidir.
Uskundura ve konsolla donatılmış 16 ayaklık bir balıkçı kayağı olan Janissary‘nin kıyıdaki hâli (Wilderness Systems Tarpon 160).
Bahadır Çapar
Kasım 2023, Adana
yazının önceki bölümünü göster | yazının sonraki bölümünü göster
(!) Hayır! Okuduğun bu yazı henüz bitmedi. Ama sen, her sayfanın altında göreceğin “Bir yanıt yazın” başlıklı kısımda bu yazıyla ilgili YORUMunu YAZ ve daha fazla içerik üretmesi için yazarı MOTİVE ET!