

Üzerinden olta atarak balık peşinde gezilecek bir kayağın tasarım ve donanım özellikleri kullanıcısının sudaki konfor ve başarısına doğrudan etki eden yapısal faktörlerdir. Bu yüzden olta balıkçılığına uygun şekilde tasarlanmış bir kayağın neye benzediğini ya da bu iş için edinilecek bir kayakta aranması gereken temel özelliklerin neler olduğunu bilmek, kullanıcının kendi amacına ve oltacılık tarzına en uygun modeli belirleyebilmesi adına oldukça önemlidir. Ancak kayağa yeni yeni heves duyan bir olta balıkçısının tüm bu özellikleri doğru şekilde belirleyerek piyasada boy gösteren onca üretimi teknik açıdan yeterli düzeyde değerlendirebilmesi –derinlikli bir tecrübe ve pratik edinimlerden henüz yoksun olduğu düşünüldüğünde– hayli zor ve yetkin bir kaynaktan bilgi almaksızın yaptığı tercihler ise esasen tesadüfidir. Dolayısı ile bu bölümde denizler, göller ve akarsular şeklindeki üç başlık altında belirli ve kolay anlaşılır kriterler dahilinde ideal bir ‘oltacı kayağı’na ilişkin metodik bir çerçeve oluşturmaya gayret edeceğim.
Bir kayağın üzerinde olta kamışlarını yerleştirecek en az iki adet yuvanın var oluşu ne yazık ki onu tek başına ideal bir balıkçı kayağı hâline dönüştürmez. Öte yandan güncel piyasada yer alan –bence– başarısız onca tasarımın çokluğunu göz önüne aldığımda sırf üreticisi öyle nitelendiriyor ya da satıcısı öyle iddia ediyor diye alelade bir kayağın bir anda 10 numara bir “balıkçı kayağı/kanosu” olmadığını da rahatlıkla söyleyebilirim. Bu yüzden çok beğendiğiniz o deniz kayağının sergilendiği elektronik vitrinde nasıl gösterildiğine bakarak karar vermek yerine bundan sonra o kayak üstünde gerçekleştirmeyi hayal ettiğiniz seferlerinizin ağırlık noktasını; hedeflediğiniz su/mera/coğrafya, hedeflediğiniz balık, en çok uyguladığınız oltacılık tekniği, genellikle ermek isteyeceğiniz menzil ve suda geçirmek istediğiniz süre, bedensel ölçüleriniz ve fiziksel yeterlilikleriniz gibi kriterlere göre ele alarak daha işin başında ve ortada henüz satın alınmış bir kayak yokken değerlendirmeniz “pahalı bir hayal kırıklığı” yaşamamak adına oldukça önemlidir.
Bu tercih kriterlerinin ilk sırasında kayakla olta atılacak suyun ya da diğer bir ifade ile kayakla en çok zaman geçirilecek alanın hangisi olacağının belirlenmesi yer almaktadır. Zira alelade bir kayak bile dandik eklentilerle hayli teknik bir görünüme ulaştırılarak görsel açıdan sanki “her suda, her merada” balıkçılığa uygun bir şekle pekâlâ sokulabilir. Ancak görsel açıdan teknik hâle getirilmiş herhangi bir kayağın pratik açıdan iyi bir balıkçı kayağı olması söz konusu değildir ve hemen her sezon başında sıcak kalıplarından çıkarılıp neredeyse dumanı üzerinde iken vitrinlere konulan henüz su görmemiş yeni tasarımlar arasında teknikten yoksun bir değerlendirme yapmak bu yüzden oldukça riskli hâle gelmiştir. Bu yüzden söylem olarak “her suda yüzen bir kayak” ifadesi kulağa hoş gelse de her suda etkili mutlak bir kayak tasarımından bahsetmek henüz mümkün değildir. Bu durum, yukarıda da değindiğim üzere tercih/alım öncesinde sefer ağırlığının verileceği su alanın hangisi olacağına karar vererek ilk seçimi/elemeyi suya göre yapmanın gereğini ortaya koyduğundan meseleye ilk olarak su’dan yana bakarak konuya devam edelim.

Körfez içleri ve kıyısal alanda balıkçılık için

İlk değerlendirmede uzunluğu 395-425 santimetre (~13-14 ayak) ve en geniş yeri 86-92 santimetre aralığında olan bir kayağın olağan deniz şartlarının egemen olduğu açık körfezler ve koylarda olta atmaya oldukça elverişli ve dengeli sayılabilecek temel ölçülere sahip olduğu düşünülebilir. Ancak bir kayağın doğru seçim olup olmadığına karar vermek için boyundan endamından ve sahip olduğu güverte olanaklarından önce altını çevirip bir bakmak gereklidir. Kayağın altından kastım su altında kalan ve genel tanımı ile karina olarak bilinen kısımdır. Körfez sularında ve kıyıya yakın sahalarda oltacılık amacıyla kullanılacak bir kayağın karinası orta kısma doğru hafif bir eğimle şişkinleşen ve tercihen baştan kıça değin karina boyunca uzanan en az bir belirgin omurga hattına sahip olmalıdır. Baş bodoslamanın karinaya doğru dönerek bu ana hat ile birleştiği yer olan çenenin bir miktar gerisinden itibaren belirginleşerek her iki yana doğru genişleyen karina ve dümen topuğuna yaklaştıkça tekrar daralarak nispeten yayvan bir formla sonlanmalıdır. Tek omurgalı bu karina tasarımı, denge ve hız açısından yeterli olsa da bir üst tasarım formatını oluşturan çok omurgalı modellerden de bahsetmek gerekir.
Çenenin bir miktar gerisinden itibaren karinanın her iki yanında belirginleşerek ana omurga hattına koşut şekilde topuğa değin uzanan iki omurgaya daha sahip çok omurgalı tasarımlarda artan denge, özellikle dalgaya açık sığ körfez ve rüzgârlı koylarda kayağın kontrolünü oldukça kolaylaştırdığı gibi oltacının hareket kabiliyetlerini de artırmaktadır. Bir deniz kayağının anatomisine ilişkin anlatımlarımın daha kolay anlaşılması için hazırladığım özgün teknik görselleri lütfen dikkatle inceleyiniz.
1. Baş
2. Başüstü güverte
3. Başüstü ambarı
4. Kıç
5. Kıçüstü güverte
6. Arka havuzluk / Islak ambar
7. Baş tutamaç
8. Elastik kordalar
9. Ambar kilidi
10. Dümen
11. Dümen palası (yelpazesi)
12. Kıç tutamaç
13. Olta kamışı yuvaları
14. Su tahliye delikleri
15. Açık kabin alanı
16. Koltuk
16a. Oturak
16b. Sırtlık
17. Konsol
18. Dayanak ve/veya dümen pedalı
19. Kabin ambarı
20. Yan tutamaç
21. Salma denetçisi
22. Koçboynuzu
23. İp kilidi (Cem kilit)
24. Baş bodoslama
25. Çene
26. Kıç bodoslama
27. Topuk
28. Topuk salması (skeg)
29. Karina
30. Omurga
31. Yalpa omurgası
32. Su çekimi (draft)
33. Borda (freeboard)
34. Su kesimi
35. Karın
Geniş ve yayvan karinalarıyla kemikli bir görünüme sahip olan böylesi deniz kayakları pekâlâ çok sivri olmayan bir baş ve geniş açılı oval ya da kimi örnekte karşılaşılacağı üzere küt şekilde sonlanan basık bir kıç arasında hemen hemen sabit genişlikteki görece yüksek gövdeli tek kişilik kürek tekneleri olarak karakterize edilebilir. Çoklu omurgaların artırdığı birincil denge ve kararlılığı yükselen yüzerliliğin etkisiyle güverte üstü hareket olanakları da genişleyen böylesi bir deniz kayağı üzerinde olta atmak ve hatta yavaşça dikilerek ayağa kalkabilmek, karinası yayvan ve omurgası tek olan standart tasarımlara göre çok daha kolaydır. Ancak bu küt bitimli ve geniş gövde formunun oltacıya sağladığı esnekliğe karşılık sessiz ve kararlı bir seyir sunup sunmadığına özellikle dikkat edilmelidir. Zira yukarıda yaptığım betimlemeler ne denli teknik görünürse görünsün işin matematiğinden ziyade fiziğine dair olup herhangi bir ürünün bu formatı şeklen karşılaması mühendislik açısından doğru şekilde ölçülendirildiğini garantilemeyecektir.
Körfez içlerinde ve kıyısal alanlarda kürek çekerek olta atmaya en uygun özelliklere sahip kayak tasarımım BaraKuda 140.
Benzerlerinden farklı kılmak adına mühendisliği yeterince çalışılmadan ve çoğunlukla sadece güverte özellikleri ve şimdilerde motor-mekanik eklentileri üzerinden –bana göre ruhuna aykırı şekilde– geliştirilerek yeni aksesuarların ve ekli donanımlarının çokluğu ile biz kayaklı oltacılara sunulan birçok ürünün tüm gösterişine ve icabında yüksek fiyatına karşılık yukarıda belirttiğim temel çerçeve kapsamında başarısız karina tasarımları yüzünden sürekli dalga tokatı yiyerek ses çıkaran ve sağa sola salınarak suya düzensiz titreşimler yayan verimsiz modeller olduğu göz ardı edilmemelidir. Sadece fazladan kabin konforu ve genişlik vaadiyle herhangi bir şekilde yüzer bir porototipi yapılmadan üretilen onca kayak modelinin yer aldığı piyasada sadece uzunluk genişlik oranı üzerinden diğerlerine göre daha enli ve yayvan görünen herhangi bir kayağın karina tasarımını değerlendirmeksizin doğru seçim olacağını düşünmek kesinlikle yanıltıcı olacaktır. Dolayısı ile nihai kararın, imkân dahilinde yapılacak bir test sürüşü esnasında seyir kalitesi ve sürüş konforunun bizzat tecrübe edilip değerlendirilmesi sonrasında verilmesi ya da eğer buna imkân bulunamıyorsa sırasıyla üretici beyanı, uzman tavsiyesi ve kullanıcı yorumları üzerinden gidilerek söz konusu kayak için gerçekci bir ön değerlendirme yapmaya çalışmak faydalı olacaktır.
Güz başında körfez kıyısında ne de güzel bir sefer dönüşü (2012).
Kıyısal meralarda ve sığ sularda olağan bir yüzey kondisyonu olan sürekli ve seri dalgaların arasında kayağın şapırtı çıkarmadan seyredip sessiz ve yumuşak bir yüzüşle düzgün yol tutabilmesi oltacılık verimi açısından çok önemlidir. Baş bodoslamanın çeneye, kıç bodoslama(ları)nın topuğa (topuklara) doğru daralıp nispeten keskinleşerek kavuşması gerek önden gerekse arkadan karşılanan dalgaların olabildiğince sessiz ve sarsıntısız şekilde yarılarak kayağa etkiyen dalga yükünün yanlara doğru savuşturulmasını sağlar.
Koy ve körfez içlerinde oltacılığa uygun kayaklar üzerinden hem atıp çekerek hem de kürekle seyrederek yüzey ve orta sudan takım sürütebilir, düşey sürütmeye girebilir veya yüzey ve orta su bırakmaları yaparak balık bekleyebilir, hatta biraz gayret göstererek uçurma takımları bile kullanabilirsiniz.
Bahadır Çapar
Şubat 2019, Adana
1. bölümün sonu
yazının devamını oku (Açık denizde balıkçılığa uygun kayak-kano seçimi)

