Onca yıl boyunca kayakla tamamladığım her sefer ve kürek suyunda görüp tuttuklarım, yapıp ettiklerim; –kişisel yetkinliği ve malzeme yeterlilikleri ne ölçekte olursa olsun– bir kayak oltacısı için hemen hemen her zaman aşılması gereken göreceli bir zorluğun olduğunu görmemi sağlamıştır. Üstelik balık yakalamanın onca kolay ve garantili yordamını bilmeme rağmen çıktığım bu zahmetli ve çoğunlukla tekil serüvenler sayesinde kara insanının çoktandır unuttuğu bazı ilkel ve temel kaygıların nasıl da su yüzüne çıktığını kendi duyumsayışlarımda fark ederek meselenin mental çerçevesine de odaklanmam mümkün olmuştur. Kayak ve oltacılık üzerine yaptığım hemen her açıklama ve verdiğim tavsiyeler işte bu odaklanışlarımın neticesinde kazandığım bireysel farkındalıklar üzerine kurulmuştur.
Kayak ile Oltacılık Kuramsalı
“Kayak” ve “Oltacı” odağında nitelik arayışı
“Bu iş gerçekten de kayak ve oltanın bir aradalığına dayalı kolay bir uğraş mı?”
Rekreasyonel bir uğraşı tanımlaması üzerinden balıkçılığı ele alacak olursak ‘olta balıkçılığı’nın nirvanası kuşkusuz kürek yardımı ile kano yahut kayak üzerinden icra edilen hâlidir. Ancak; bu konudaki yazınsal tematik üretimlerimi ben bile “kayak ile oltacılık” başlığı altında tasnif etmiş olsam da, salt başlığa odaklanıp bütün mevzunun bir deniz kayağı ve birkaç oltanın bir aradalığını sağlamak sureti ile kolayına becerilebilecek bir “avlanma gayreti” şeklinde algılanması ya da öyle sanılması kanımca ciddi bir yanılgıdır.
Bu kadarcık bir algı ile kayak oltacılığının değerlendirilmeye çalışılması ise bir anlamda ayak bileklerinden öteye suya girmemiş birinin okyanusu bildiğini iddia etmesi kadar komik ve mesnetsiz olur. Duyuma dayalı nakledişler, anonimleşmiş sunuş ve derlemeler ilk heyecanı duymak ve duyulanı paylaşıp çoğaltmak adına iş görür belki ama cevapları değil soruları çoğaltır çoğunlukla. Israrla “kayak ile oltacılık” olarak yinelediğim başat tanımının öznesi, sanılanın aksine ne kayak ne de oltadır oysa. Asıl özne, kayak üzerinde gayret verecek olan “olta balıkçısı”dır. Zira donanımlı hâle getirilmesi için üzerinde çalışılması gereken ilk bileşen benim nazarımda büyük hevesle sahip olunan bir kano ya da kayak değil “oltacı” kimliğiyle kayağa heves duyan insan’dır.
Bu bağlamda meseleye kısık gözlerle bakarak uygulamadan yoksun öngörülere dayalı ‘kuru’ yorumların arasından kürek suyunda balık tutarak millenmiş deneyimlerin ‘ıslak’lığını ayırt edebilmek hayli önemlidir. Bu ayırt ile özgün ve nitelikli kaynaklardan gıdalanan bir oltacı taşıdığı yeni hevesi kolayca olumlu ve bağımsız bir deneyime dönüştürebilir. Bu hevesin hatırına çekilen her kürek, varılan her menzil ve tutulan her bir balık ise –olağan olanın dışına çıkarak yol alabilmiş– o insanı yavaş yavaş kendisi ile ilgili eşsiz farkındalıklar kazanmış –algı, anlayış ve becerileri ile olağandan sıyrılmış– yepyeni bir oltacı hâline dönüştürür.
Kayak yahut kano vasıtası ile yürütülen bir oltacılık esasen, “avcılık” algısının sığlığında yüzdürülecek bir başlık olmanın çok ötesinde; balık peşinde ve ancak kürek gücüyle katedilmiş fersahların sonunda erişilebilecek olan kuramsal bir coğrafyayı işaret eder. Olta balıkçılığının kuramsal evreninin bu en derin ve en uzak coğrafyasında tekilliği ile yetinebilen, korkularına akıl erdirebilmiş ve kanaatkârlığı içselleştirebilmiş olanların cesurca olta atması işte bu yüzden şaşırtıcı değildir. Birçoğumuza göre yeni bir rekreasyon alanı şeklinde tanımlanan bu uğraş, ‘oltacılık’a tutkun ve yetkinliklerinin cesareti ile zırhlanmış heveskârları günden güne cezbeden, sahip olduğu kendine özgü dinamikleri ile –oltacının hem tematik becerilerine hem de karakter kalitesine etki eden– fevkalade bir seviyenin tam karşılığıdır. Daha ilk tümcelerde dahi meselenin kuramsal yanına bu denli çok değiniyor olmam elbette bir kurgu yahut sıralama yanlışlığından ötürü değildir. Aksine mevzunun alfabesini söktürerek ardı sıra matematiğini belletmek için verilecek ilk gayretin, kayak ile balık tutmak için neler gerektiğini teknik bir dille aktarmaktan önce kayak ile olta balıkçılığının ne olduğuna dair kuramsal esası kavratarak nasıl yapılacağını anlatmak olduğuna inanmamdandır. Dolayısı ile “kayak ile oltacılık” konusunda açılacak ilk başlıklar kuramsal açıdan bu işin ne olup olmadığının kavranmasını sağlamayı amaçlamalı, okuyucunun oltacılık görgüsünü rafineleştirerek “olta-balık” şeklindeki algı odağını “kürek-oltacı” olgusuna kaydırmalıdır. Zira yılların ustalaştırdığı oltacılar için bile bu gereçler üzerinde yapılacak oltacılıkta çoğu şey yeniden öğrenilmesi ve yeniden keşfedilmesi gerekecek düzeyde bilinmez olduğundan böylesi “usta” bir oltacının maharetini kayağa taşımak için derdine düşeceği ilk şey nasıl bir kayak alacağı değil bu hususta müspet deneyimler edinerek özgün bilgi üretebilen önder uygulayıcılara ve doğrulanabilir tematik kaynaklara ulaşmak olmalıdır.
Kayak-kano ile oltacılığın konu edildiği ortamlarda sıklıkla karşılaştığım şekli ile işin ilk ve dolayısı ile cevabının aranması gereken en önemli bölümünün satın alınacak ürünlerle ilgili olduğu sanılmakta ve genellikle kayak üzerinde yeterince (!) yol yapmamış uygulayıcılar tarafından verilen tavsiyeler bu çerçevenin dışına çıkamamaktadır. Hâlbuki iyi kötü bir liste çıkaracak düzeyde malzeme bilgisi kazanarak akabinde bu liste üzerinden malzeme tedariğine girişmek bu uğraşının ilk ve en sancılı adımı değil aksine, en kolay atılacak en son adımıdır. Kayak ve kano ile oltacılığa başlamanın ilk adımı deniz üzerinde bir başına ve yorularak balık tutmanın neye benzediğini kavramak, ikinci adımı ise kişinin kendi meşrepi ve oltacılıktaki meziyetleri doğrultusunda bu işe hem uygun hem de hazır olup olmadığını anlamaya çalışmak olmalıdır.
“Kayakla olta balıkçılığı konusunda üretilenlerle türetilenler birbirinden ayırt edilebilmeli.”
Sonuç olarak kayak ile oltacılık serüveninin ilk ve en zorlu etabı, imrendiren ancak adam akıllı bir tematik mesaj taşımayan bol yakalayışlı güncel medya yığınının arasından nitelikli kaynak isimlere ve eserlere ulaşmaktır. Bugünün sözde gelişmiş erişim olanaklarına rağmen bu işi aklına koymuş biri için internet denizindeki kaynak araması ciddi bir mesai ve ısrarlı tematik sondajlar gerektirecektir. Zira aynı mevzunun iki yakın unsuru olsalar da çok sayıdaki medyatik yakalayıcının ‘türettikleri’ ile az sayıdaki öğreticinin ‘ürettikleri’ aynı katmanda yan yana bulunamayacak kadar farklı niteliklerdir. Özgünlük ve niteliklilik üzerinden kaynak taraması yaparak sayısı bir elin parmaklarından daha az sayıdaki tematik yayın alanının ve aşkın uygulayıcının ürettiği isimli/imzalı içerikten kendini besleyen, bu esnada seçici davranmayı bilerek özgün söylem ve uygulamaları bayağı ve sürekli yinelenen eğlencelik içeriklerden ayırt edebilmeyi öğrenmiş bir heveskârın tekrara düşmeden kendisini geliştirmesi pekâlâ mümkündür.
Oysa; teknik çerçevesi ve öğreti derinliği marka önermeleri ve malzeme gösterişi dairesini kıramayıp “sınırsız sularda sınırsız balık avlamak” odağını aşamayan -yaygın ve bulaşıcı hâldeki- primitif bir motivasyonun kayak ile oltacılığa hevesli kitleye tematik bir derinlik kazandırmak hususundaki verimsizliği, benzer çerçeveye sahip ve binlerce uygulayıcı tarafından hemen her gün yüzlercesi türetilen sayısız medya ve uyduruk içeriğe karşın bu konuda metodik kapasitesi ve iddiası olan üretimlerin azlığından kolaylıkla anlaşılmaktadır. Ancak ve ancak seçici bir yaklaşım ve belki zahmetli bir arayışla ulaşılan kaynak kişi ve sadece nitelikli özgün üretimler; taştaki son kızıl balığı avlamak pahasına kanosundan olta atan taşkın bir balık avcısının hezeyanını, “yaşamın tarlaları” üzerinde kürek çektiğini bilerek oltasına davranan aşkın bir olta balıkçısının heyecanına dönüştürebilir.
Bahadır Çapar
Aralık 2012, Hatay
3 Yorum. Leave new
Bahadır bey merhaba! Ben Konya’nın Beyşehir ilçesinde ikamet etmekteyim. Beyşehir gölü malumunuz. Dolayısıyla kano,kayak ve balık tutma merakım küçüklüğümden beri vazgeçilmez bir tutku bende. Bu merakım için harcadığım mesai kıyıda ve teknede çokça vakit alsa da kanomla bu keyfi henüz tatmaktayım. Bu aracın kişiye verdiği özgürlük inanılmaz. Dışarıdan sürekli “buna ne gerek var, üç beş kuruş daha ver tekne al” şeklinde telkinler gelse de bunu yaşamayan bir insana anlatmanın beyhude olduğunu çoktan anlamış ve nefesimi ve enerjimi tüketmemeye karar vermiş bulunmaktayım. Yazılarınızı beğenerek okuyor yakından takip ediyorum.
Cesur kardeşim, kıymetli hevesdaşım Okay’a selamlar.
Meseleyi salt balık “avlamak” üzerine yüzer bir gereç olarak algılayan dimağlara kolayına söylenecek birkaç söz ile “kürek çekmenin” esas hissiyatını anlatabilmek pek zordur. Bunu ben de bilirim. Lütfen takip etmeye devam edin ve meseleye olan heves ve gayretinizi kaybetmeyin. Sizin gibi hevesdaşlarım şuurlanarak çoğaldıkça bu sorgulamaların anlamsızlığı herkesin malumu olacaktır. Bundan sonra nehirdendenize.com üzerinden okuyacağınız diğer yazılarımın sayfa altlarında da müspet düşüncelerinizi kaleme almaktan imtina etmeyin lütfen.
https://www.nehirdendenize.com/sen-de-mi-kayakla-balik-tutuyorsun/ bağlantısı üzerinden kaydınızı yapın ki Beyşehir’de de aynı hevesle kürek çekip olta atan Okay’dan her daim haberdar olalım.
Nehirden denize süren yolculuğumuzda daha sık buluşmak üzere şimdilik esen kalın…
Biricik, değerli, kocaman ÇAPAR,
Erkensiniz, fazlasınız, Dünya’ nın ender su canlılarını muhtemelen en ilkel yöntemlerle yakalayan ve ona hiç saygı göstermeden alışveriş poşetine atanların çoğunlukta olduğu günümüze çok fazlasınız. Gelecekte tartışılmaz Lokomotif olarak anılacaksınız ve lütfen bu filtre edilmiş bilgiler için saygımı kabul ediniz. Bilgisine sanatını katabilen nadirliğiniz hayranlık uyandırıcı.
Saygım ve dostluğumla hoş kalınız.