Unutulmuş zamanlardan beri şu fani yaşamı süren insan için bir kano acaba ne kadar önemliydi? Peki zamanın akmadığı ahir yaşama inanmış bir insan için bir kano ne kadar değerli ve anlamlı olabilir? Geçenlerde okuduğum yabancı bir makale bu soruların cevabına biraz daha yaklaşmamı sağlayınca, entellektüel birikimimize katkı sağlayacağına inandığım kısa bir makaleyi de Nehirden Denize okuyucuları için ben kaleme alayım istedim.
Kano ile ruhlar denizine…
Arjantin’de kano içinde gömülmüş genç bir kadının kalıntıları bulundu.
Güney Amerikalı bir grup arkeolog M.S. 1142 yılına ait yeni bir mezar keşfetti. Arjantin’in Kuzey Patagonya eyaletinde yer alan Lacár Gölü yakınlarındaki Neukue’n eyaletindeki Neven Antug bölgesinde yürütülen bir kurtarma kazısı sırasında yapılan keşifle, Arjantin Patagonya’sında ilk kez kano tipi bir gömü ortaya çıkarılmış oldu. Bu kazıdan elde edilen arkeolojik buluntular, bugüne kadar sadece erkekler için düzenlendiği sanılan kano cenazelerinin bir kadın adına yapıldığına ilişkin elde edilmiş ilk etnografik kanıtları da içerdiğinden yapılan keşif göründüğünden çok daha özel bir hâle gelmiş oldu.
İspanyol istilasından hemen önceki döneme ait olan mezarda kısmen kömürleşmiş parçalar şeklinde ahşap bir kano içerisinde defnedilmiş genç bir kadının kalıntılarına ve bugüne değin o döneme ait elde edilmiş en eski seramik çanak çömlek parçalarına rastlandı. Buluntular üzerinde yapılan radyo karbon tarihleme analizi ile mezarın İspanyol istilasından çok daha eski dönemlerden beri Patagonya’nın bu bölümünde yaşayan kadim ve köklü yerli Amerikan halklarından biri olan Mapuçelere ait olduğu düşünülüyor. Kazıdan elde edilen organik bulgular 17-25 yaşlarında olduğu anlaşılan genç bir kadının Mapuçe dilinde (Mapudungun) “vampo” olarak anılan ve sedir ağacı gövdesini yakarak oymak sureti ile yapılan tek parça ahşap bir tören kanosu içinde defnedildiğini gösteriyor. Kano içerisinde aynı zamanda kabir hediyesi olduğu düşünülen beyaz sırlı seramik bir çömleğe ait parçalar ve yakındaki gölden getirildiği düşünülen tatlısu midyelerine ait kabuklar da bulunmuş.
Arjantin’de, başının yanında bir çömlek ile bir vampo’ya (tören kanosu) yatırılan genç kadının bir illüstrasyonu. Pérez et al. 2022
Özellikle Amazon havzasında bazı yerel kültürlerde hâlen yaşatılan kano ile gömme geleneğinin binlerce yıl öncesine dayanan kökleri hakkında çok önemli arkeolojik kanıtlar sunan bu mezar; dünyadan ayrılan ruhun, ruhlar denizine doğru akan ölüm nehrini ancak bir kano ile aşabileceği şeklindeki kadim Mapuçe inancının gereği olarak geleneksel bir cenaze töreninin bilinmeyen detaylarını ortaya koyuyor. Kazıyı yürüten arkeologlar kadınla birlikte kabir hediyesi olarak gömülen kırmızı desenli beyaz çömleğin aynı zamanda Mapuçe kültürüne ait günümüze dek ulaşmış en eski seramik mezar buluntusu olduğunda hem fikirler. Elbette bu kazı alanında yürütülen arkeolojik çalışmanın sonuçları ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyen okurlarım parantez içinde verdiğim bağlantıyı kullanarak Plos One dergisinde yayınlanan bilimsel makaleye kolaylıkla ulaşabilirler (bkz. https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0272833).
Peki kim bu Mapuçeler ve kano mezarların kökeni ne?
Yaklaşık 12.000 yıl önce bugünki Şili ve Arjantin’in yer aldığı geniş bir coğrafyada yaşamış en büyük yerli Amerikan kabilelerinden biri olarak bilinen Araukanlardan soy alan Mapuçeler, son iki bin yılda önce İnka ardından İspanyol egemenliğinde kalmalarına rağmen hem etnik kimliğini ve kültürünü hem de dilini korumayı başarmış köklü ve diri bir güney Amerika aşiretidir. Günümüzde özellikle Patagonya’nın Neuquen bölgesinde yerleşik durumda yaşayan Mapuçeler, kendi kültürlerine has el sanatları, balıkçılık ve hayvancılıkla geçimini sağlamaya çalışan, ancak toprakları ve kaynakları hâlâ sömürülen cefakâr bir halktır.
Mapuçe’lerin Şili sedir ağacı gövdesini yakarak oymak sureti ile geleneksel şekilde yaptıkları tören kanosunu (vampo) gösteren temsili bir illüstrasyon (Chapanoff 2020).
Kano mezar geleneğini anlamlandırmak için Mapuçe ve Araukan mitlerine biraz daha yakından bakmak gerekiyor. Mapudungunca bir kelime olan ve “suyun öte yakası” anlamına gelen “Venumapu” (ya da kimi kaynaklarda sinonimi gibi kullanılan “Nomelafken” ), Mapuçe inançlarına göre, bedeninden ayrılan ruhların nehirlerle akıp gideceği ahir deniz olarak kabul ediliyordu. Ölü bedenle birlikte gömülen kano, taşıdığı ruhla beraber iki dünya arasında akan yer altı nehrinde dört yaz ve dört kış sürüklendikten sonra suyun öte yakasına -yani Venumapu’ya- kavuşacak, ruhlar diyarının bu büyük denizinde yer aldığına inanılan “Külçemapu” adlı adanın kıyısına ulaştığında ise taşıdığı ruhun iki dünya arasındaki yolculuğu ebediyetin huzurlu kıyılarında son bulmuş olacaktır. Araukan mitolojisinde Moça Adası olarak da karşımıza çıkan bu ebedi diyara ruhun ulaşmasına kolaylaştırmak için mezar kanolar çoğunlukla bir dere boyuna ya da su kıyısına yakın noktalara defnedilmekteydi. Ortak kökenli bazı yerli Amerikan dillerinde rastlanan ve “suların aktığı yer” anlamına gelen “amunkove” terimi de muhtemeldir ki yine bu iki dünya arasında akan nehirlerin sonundaki ruhlar denizinin sembolik ifadelerinden birisidir. Uzun yıllardır nehirlerin barajlarla kesilmeksizin serbest akışını savunan ve bu bağlamda kendi topraklarında kurulmak istenen barajlara da karşı çıkan Mapuçeler gibi yerli Amerikan halklarla hükümet ve şirketleri karşı karşıya getiren çevre anlaşmazlıklarının kökeni kanımca bu coğrafyanın kadim kültürünü anlamamak ve ahir dünya inançlarını saymamaktan ileri gelmekte…
Anlaşıldığı üzere Mapuçe kozmovizyonu çerçevesinde, kano yani vampo diğer hayata geçiş için mutlak bir araç olarak düşünülüyor. Hâlen sözlü olarak aktarılan ve yeraltı nehirlerinde vampolarıyla seyahat eden ruhların iki dünya arasındaki yolculuklarından bahseden “kaleuçe” gibi çoğu halk hikâyesinde; ölülerin sadece ruhlar diyarına gitmek için değil, aynı zamanda yaşayanların dünyasına geri dönmek için de vampo kullandığı anlatılır. Mapudungunca olan “kaleuçe” ifadesinin karşılığını araştırdığımda ise; sınırları ancak bir kanoyla geçilebilen bedensel ve ruhsal yaşam arasında akan büyük nehre atıfla ‘başka bir nehrin insanları’ anlamına geldiğini öğrenmek sanırım benim gibi sizi de şaşırtmayacaktır.
Unutulmuş zamanlardan bugüne kalanlara ilişkin öğrendiklerimi düşünüyorum da; ölümden sonra ebedi hayatın süreceği diyarın suyun ardında ve ancak kano formunda tek kişilik bir tekne ile ulaşılabilecek bir esenlik yurdu olduğuna dair mistik inancın orta Asya kadim Türk yurtlarından antik Mısıra, erken dönem Anadolu uygarlıklarından dünyanın diğer ucundaki Kelt topraklarına ve Okyanusya adalarına kadar insanlığın farklı çağlarında, farklı coğrafyalarda yükselmiş bir çok kültürün köklerinde benzer karşılıklar bulması hakikaten bir rastlantı olabilir mi? Yoksa bu dünyadan diğerine akıp giden şu fani hayat –hep dillendirdiğim şekliyle– “nehirden denize dek kürek suyunda süren zorlu bir serüven“ mi?
> Siz de bu makaleye ilişkin duygu ve düşüncelerinizi sayfa sonundaki “yorum“ bölümüne yazarak paylaşabilirsiniz.
Bahadır Çapar
Eylül 2022, Adana