

Bir Nehrin Ölümü: Rio Doce
Zehirli sular Atlas okyanusuna çoktan ulaştı!

Bir nehir de ölür elbet, öldürülür de.

Doce havzasının yukarısında faaliyet gösteren lanet olası madenlerin atık biriktirme barajı kasım ayının başında patlamış ve baraj zeminine çökelmiş durumdaki milyonlarca metreküplük ağır metal yüklü ölümcül çamur önü alınamaz şekilde Doce nehrine karışmıştı. Tahminen 50 milyon metreküp zehirle bulanan sular artık Atlas Okyanusu’na da ulaştı. Bir çok deniz canlısı belki de an itibarı ile geri dönülmez bir yokoluşun eşiğinde can çekişiyor.

62 milyon metre küp toksik çamur hızla okyanusa sürükleniyor.
Brezilya’da Doce nehrindeki bu zehirli çamur dalgası sonunda Atlas okyanusuna da ulaştı. Brezilya’nın güneybatısındaki Minas Gerais şehrine yakın bölgede faaliyet gösteren madenlerin atıklarını tutan barajda meydana gelen patlamanın ardından, zehirli atıklar bir anda ‘Rio Doce’ nehrine karışmıştı. İki hafta önce gerçekleşen ve zannımca Brezilya tarihinde yaşanan bu en büyük çevre felaketinde Doce nehrinin 500 kilometrelik yatağının her iki kıyısı zehirli çamurla kirlenmişti. Geçen 10 yıl içerisinde buna benzer 5 felaketin yaşandığı Brezilya’da bu son felaket yüzünden 500 bin insanın içme suyu ve zirai ihtiyaçlarını karşıladığı muazzam bir temiz su kaynağı daha yok oldu. Ancak felaket bununla kalmadı. Zehirli nehir sularının okyanusa ulaşmasıyla birlikte yaşanan çevre felaketinde gün itibarı ile yeni bir evreye girildi. Patlayan barajın sebep olduğu ve yaklaşık 500 kilometre boyunca akan sel sularının içinde yoğun olarak bulunan civa, arsenik, krom gibi toksik etkisi çok yüksek ağır metal ve kimyasalların okyanusa karışması engellenemediği için bundan sonra gelişecek olaylar içerisinde birçok olası yokoluşun birbiri ardınca yaşanabileceği düşünülüyor.
Bölgede çalışan biyologlar, Doce nehrinin Atlantik’e döküldüğü bölgenin aynı zamanda kaplumbağa, yunus ve balina gibi koruma altında bulunan birçok deniz canlısı için çok önemli bir üreme alanı, daha fazlası içinse vazgeçilmez bir beslenme sahası olduğunun özellikle altını çiziyor. Yaşamsal açıdan sayısız tür için bu denli önemli ve büyük bir alanda yaşanan bu facianın bugün neden olduğu kıyım bir yana, orta ve uzun vadeli nice ekolojik olumsuzluklarından sebebi olacağını düşünmek bile kahredici iken, yaşananların müsebbibi sermayenin “akan su kir tutmaz” savıyla aynı şeyleri yapmaya devam ederek bu meseleyi önce bölge sonra da Dünya gündeminden nasıl düşüreceğini birlikte izleyeceğiz.
Yaşanan bu felaketin deniz yaşamı üzerinde çok uzun sürecek yıkıcı bir etkisi olacağına kesin gözüyle bakan bölge yetkilileri, orta vadede Dünya’nın bu köşesinde mevcut biyoçeşitliliğin tamamen yok olması tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını belirterek Güney Atlantik bölgesindeki besin zincirinin ve türler arasında şekillenen besin akışının en az 100 yıl boyunca tehlikede olduğunu vurguluyor. Doce nehrinin aşağı havzasında şimdiden endemik olanlar da dahil olmak üzere birkaç canlı türünün neslinin tükenmiş olması muhtemel. Yaşanan çevre felaketinde yüzlerce yerleşim yeri ağır çaplı hasar görmüş, 11 kişi de yaşamını yitirmişti. Havzanın yaşam verdiği canlı kaynaklar üzerinden geçinen yerel halkın başına gelenler ile bundan sonra yaşayacakları yokluk ise birilerinin varlık sömürüsüne karşılık kimlerin bedel ödediğini bir kez daha açıkça ortaya koymakta.

Kendi siyasi meselelerimizin bitmek tükenmek bilmeyen kısır çekişmelerinden derlenen ana haber bültenlerimizde gezegenimizin bir ucunda yaşanan bu büyük felaketin haberini duyamadığınızı tahmin ediyorum. Benim için en az Seyhan, Fırat ya da Kızılırmak kadar değerli bir Dünya suyunun, Doce ırmağının 5 Kasım’dan bu yana yürek sızısıyla takip ettiğim şu kahreden gündemini Nehirden Denize üzerinden sizlerle de paylaşmak istiyorum. Zira işin boyutu artık hızla değişiyor, etkisi derinleşiyor. Kıt(!) faydalar elde etmek uğruna beceriksizliklerimiz ve daha da kötüsü umursamazlıklarımız ve olan bitene gözümüzü kulağımızı kapatmamız yüzünden Dünya’ya, insanlığa ve her türden yaşama ödettiğimiz bedel giderek büyüyor. Adları yerel dilde olsa da akılları ve kasaları başka ülkelerde olan madencilik firmalarının hudut tanımayan açlıklarını doyurmak uğruna birgün patlayacağı aşikâr toksik atık barajlarıyla zehirlenen bir nehir ve öldürülen koca bir “canlı” coğrafya.
Peki sırada ne mi var? Hayat veren bu suya ve kıyıları ardında uzanan tüm bu verimli topraklara bel bağlamış onca insan ve sayısız can, hiçbir zaman hakkı ile hisse alamayacakları madenler uğruna yitirdikleri yurtları sağlıkları ve nihayet canları ile asıl büyük bedeli ödeyecekler. Göstermelik yerel adlarına karşın çoğu harici uluslararası madencilik firmaları üzerinden birkaç zengin aile daha da sefa sürsün diye, zannımca maden sahalarını bir kez bile görmemiş ve dahi çıkarılan servetten habersiz kimlerin eza içinde cefa çekeceğini gözyaşları ile izleyeceğiz. Ama bir nehrin katlini izlerken sadece gözyaşı yetmez! Suçlu olanlar esasen bu denli ortada ve ihmalkârlar bu kadar açıkta iken suyu, toprağı adeta sahipsiz bırakılmış ve adaleti paraya tahvil edilmiş böyle ülkelerde kimlerin ceza çekeceğini ve ihmali olanların ne kadar bedel ödeyeceğini görüp öfkeleneceğiz.
Ey insanlar duyun: Bir nehir daha öldürüldü! Son pişmanlık neye fayda. Aç gözlülüğümüzün zehriyle yiten Doce’ye, Seyhan’ın kıyısından hüzünlü bir elveda…


1 Yorum. Leave new
Türkiye’nin FIRAT’ı da Brezilya’nın Doce’si gibi ÖLDÜRÜLÜRSE…
7 yıl önce DOCE nehri için ne yazdı isem bugün FIRAT nehri için okumaya değer. Lakin tarih, ders çıkarmayan ve gözünü kulağını kapatanlar için tekerrür eder! Erzincan İliç’te gözlerden uzak tutulan büyük bir Altın madeni ve zehirle doluyken patlayan bir devasa barajın su yolundaki Fırat. Hikâyenin bundan sonrası 7 yıl evveliyle aynı olmasın, bir nehir daha öldürülmesin diye… Ha DOCE, ha FIRAT!
“Ama bir nehrin katlini izlerken sadece gözyaşı yetmez! Suçlu olanlar esasen bu denli ortada ve ihmalkârlar bu kadar açıkta iken suyu, toprağı adeta sahipsiz bırakılmış ve adaleti paraya tahvil edilmiş böyle ülkelerde …”