

YALE yalan söyler mi?
“Yalan” demekle hangi “Doğru” değişecekse…


Evet yanlış okumuyorsunuz Yeşil Gazete bu haberi yukarıda attığıma benzer bir başlıkla yayınlamış. Böyle bir başlığın nedeni ne ola ki derseniz kuşkusuz dünyanın en saygın eğitim ve bilim kurumlarından olan Yale Üniversitesi’nin düzenli olarak iki yılda bir açıkladığı Dünya Çevre Performansı Endeksi. Kısaca EPI olarak anılan bu endekste Türkiye, 2 yılda 33 basamak geri giderek genel sıralamada 99’uncu, Doğa ve Yaban Hayatı Koruma kategorisinde ise 180 ülke içinde 177’nci oldu. Gazete, haberini DHA muhabiri Mehmet Çınar’ın nakillerine dayandırıyor.
Bu yıl ki Davos zirvesinde yayınlanan çevre raporunda 10 üzerinden 0.1 puan verilen ve çevre hassasiyeti taşıyan politikalar bağlamında 60 ülke arasında 59’uncu sıraya konularak –bir anlamda– çevre sorunlarını en umursamayan ülke olarak tanımlanan Türkiye için EPI endeksindeki benzer durum, esasen şaşırtıcı olmadığı gibi meseleyi ilk kez duyan biri için de sanırım çok dikkat çekicidir. Yale tarafından Dünya ülkelerinin geneline dönük güncel ve gerçel değerlendirmelerin yapıldığı ve bu yılın ilk ayında yayımlanan EPI Endeksi’nde (Environmental Performance Index) iki yılda 33 basamak gerileyerek 99’uncu olmamız bir yana Doğa ve Yaban Hayatı Koruma (Biodiversity and Habitat) kategorisinde 100 üzerinden aldığımız 22.5 puan ile tam anlamıyla sınıfta kalmış durumdayız.
180 ülke içinde 177’nci olduğumuz Doğa ve Yaban Hayatı Koruma kategorisi, EPI altında tanımlanan 9 ana kategori arasında ülkemizin en kötüye gittiği ilk kategori olmuş. Bu kategoride Sao Tome Principe son sırada anılırken, onun önünde sırasıyla Somali, Afganistan, Türkiye, Haiti, Libya, Lesotho, Barbados, Suriye ve Irak yer almış.

En iyi 3 ülke: Finlandiya, İzlanda, İsveç.
Yale Üniversitesi Dünya Çevre Performansı Endeksi’nde hemen hemen tüm kategorilerde %90 ve üzerinde değer yaratabilen ülkeler sırası ile Finlandiya, İzlanda ve İsveç olmuş. Bu iskandinav ülkelerini Danimarka, Slovenya, İspanya, Portekiz, Estonya, Malta ve Fransa takip etmiş. İlk on ülke içerisindeki kuzey Avrupa ülkelerinin oranı, çevre algısı ve kaynak yönetimi konusunda birbirine yakın bu ülkelerin ortak bir Dünyalılık anlayışı ve toplumsal akıl geliştirebildiğine delil sayılabilir mi dersiniz? Ancak yine aynı EPİ endeksine göre doğayı ve yabanıl hayatı korumada 10 yıl öncesine göre yüzde 23.4 geriye giden bir Türkiye var. İç savaş ve diğer felaketlerle mücadele eden Irak’ın, Suriye’nin ve Libya’nın bile gerisinde kalmayı nasıl olup başardığımızı düşünmüyorum, zira bu ülkelerin koruyacakları tür çeşitliliği ve doğa, Anadolu yabanının çeşitliliği ve zenginliği ile karşılaştırılamaz bile. Ebette doğayı en büyük zenginlik olarak görebilen bir millet ve siyasetin gözünde. Resmî ağızlardan dillendirilen tepkilerin sebebi listenin en altındakiler arasındaki yerimiz değil de neden ilk 10’un içerisinde olamadığımız ile ilgili olabilseydi keşke…
Dünya Çapında Önemli Türleri Koruma (Species Protection – Global) kategorisinde ise Somali ve Afganistan’ın da gerisinde kalan Türkiye, 100 üzerinden 6.6 puan alarak yani %6.6’lık bir başarı yüzdesi ile 180 ülke arasında ancak 179’uncu olmuş.
Dünya Çapında Önemli Türleri Koruma (Species Protection – Global) kategorisinde ise Somali ve Afganistan’ın da gerisinde kalan Türkiye, 100 üzerinden 6.6 puan alarak yani %6.6’lık bir başarı yüzdesi ile 180 ülke arasında ancak 179’uncu olmuş. 177’nci olduğu millî parklar ve diğer korunan alanlar kategorisinde ise 10 yıl öncesine göre %30 geriye giden Türkiye, iklim değişikliği ve küresel ısınmayı arttıran karbondioksit emisyonlarındaki hızlı artış yüzünden de bu kategoride 164’üncü sırada anılmış.
Kıyısal alanda yaşadığım gerçeklik üzerinden değerlendirdiğimde bana bu iyileşme tuhaf gelse de YALE’ye göre geçen 10 yıllık sürede yüzde 43 oranında iyileştirebildimiz bir balıkçılığımız varmış. Bu da, bu yıl ki EPI endeksinde çok kötüden vasat üzerine çıkararak 35. sıraya yerleştirildiğimiz tek yüz ağartan kategorinin Balık Stokları (Fish Stocks) olduğu anlamına geliyor. Benim de çok yakından takip ettiğim ICCAT gibi konsorsiyumların beynelmilel yaptırımlarına uyma gayreti ve –yine bugün koparılanlar gibi büyük patırtılarla– getirdiğimiz hâlde her fırsatta delmeye gayret ettiğimiz derinlik yasağı ve filo yenilemeleri gibi ticari balıkçılığa yönelik bir takım yasal düzenlemeler muhtemeldir ki bu 10 yıllık iyileşmenin içerisinde müspet bir etki yaratmış. Türkiye’nin son 10 yılda gerileme kaydettiği diğer ana kategoriler ise Çevresel Sağlık Sorunları (Health Impacts – Environmental Risk Exposure) ve Ormanlar (Forests) konularındaki çalışmalarıymış. Son yıllarda Türkiye’ye egemen siyasetin çevreye duyarsız birçok politika izleyerek yaban hayatı ve doğal alanları tehdit eden uygulamalara ya kapı araladığı ya da göz yumduğu fikrinden hareketle –bana göre de hiçbir zaman toplum aklında müşterek bir değere dönüşemeyen– çevre algısından yoksun icraatların görünen ve beklenen sonuçlarına özel bir başlık açarak dikkat çekilmiş.
Rakamların Ardındaki Türkiye
Yale EPI’de “Turkey: Looking Beyond the Numbers” başlıklı özel bölümü okuduğumda, zaten az sayıda olan koruma alanlarımızın bile imara açılmasını sağlayacak şekilde çevre kanunlarının içinin boşaltılması, akarsuların kârlılığı tartışılır birçok hidroelektrik santrali yapılarak alenen yok edilmesi, doğal varlıklar üzerinde yerel inisiyatifin yok sayıldığı Gezi Parkı ve Cerattepe protestoları, objektifliği yani güvenilirliği tartışmalı resmî doğa koruma verileri üzerinden rant uğruna yapılan yolsuzluklarla artan çevre tahribatı ve güncel politikalar arasındaki doğrusal ilişkiye atfedebileceğim sayısal değerlendirmeler yapıldığını gördüm. Benim gibilerin de içerisinde yer aldığı toplumun müşterek iradesi ile egemen kıldığı siyasi idarenin ‘Dünyalılık’a dair icraatları –şayet dışarıdan bile– böyle görünüyorsa “Hayır, yalan bunlar!..”, diye söylenen idarecilerimizin Yale’ye cevaben en az onunkiler kadar matematiksel argümanlar ileri sürmeleri, ‘bu koca yalan’ı rasyonel verilerle ortaya
çıkarmaları gerektiğine inanıyorum. Netekim kuru bağırtıyla idare edilemeyecek böylesine ciddi ve beynelmilel bir durumda ‘yalan’dır demekle hangi ‘doğru’ değiştirilebilir – soruyorum kendime; elde bir kova balçıkla güneşe mi yürüyoruz, diye.

Bu raporun hemen ardından neredeyse can havli ile demeç veren bazı siyasetçilerimiz de oldu. Küresel ölçekte Dünyalılık şuurunun tezahürü olarak değerlendirilmesi ve ders çıkarılması gereken uluslararası bir değerlendirmeyi ders çıkarılabilecek bir kaynak olarak görmek yerine bir saldırı şeklinde yorumlayarak millî duyguları irite etmeyi amaçlayan söylemler bile gündemde. Daha ortasına bile ulaşamadığımız bu yolun sonuna varanlarca yol almakta ki performansımızın ve yolculuk boyunca ki söylenmelerimizin nasıl algılanıp ne şekilde yorumlandığını da kesinlikle okumanızı, takip etmenizi tavsiye ederim. Kendimize boy aynasından bakamamak, gerçeğin çıplaklığına karşın yiteni, gideni anlayamamak konusundaki kronik tutukluğumuzun sirayet ettiği bahtsız cümleler, siyaseten verilen lüzumsuz tepkilerle meseleye daha fazla su katmayalım… Yanlışımızı başkalarından duymak madem ki sevimsiz; hatalarımızı kendimiz bulup, içimizden yükselen haklı sözleri duyup, doğru olanın tavrına kendiliğimizden uymalıyız. Şayet bu yazımı buraya kadar okuduysanız; başta akıl bırakmayan iç siyasetin çoğu zorlama gündemi ile meşgul memleketime bakarak “EPI’nin sıralamaları Türkiye’de millî tartışmaları alevlendirdi” diyen Don Mosteller’in bu başlık ile SAGE’de yayınladığı yazısını da okumanızı tavsiye ederim. Dünya’nın bizim dışımızda kalan büyük kısmında tavırlarımız nasıl algılanıyor, icraatlarımız ne şekilde yorumlanıyor bilmekte fayda var derim.
EPI endeksi nedir?
Yale Üniversitesi tarafından 15 yıl önce başlatılan Yale Çevre Performansı Endeksi, başta Yale Üniversitesi olmak üzere Columbia Üniversitesi ve Dünya Ekonomik Forumu işbirliğiyle her iki yılda bir dünya ülkelerini çevreyle ilgili 9 ana kategori ve 2=’den fazla gösterge ile dizinleyerek değerlendiren bir yöneylem çalışması (EPI 2016 raporunda EPI Framework başlığını inceleyebilirsiniz). Yüksek öncelikli çevresel konularda ülke performanslarını ölçümleyen EPI raporlarının odağı, insan sağlığı amacıyla ekosistemin korunmasına yönelik çabalardır. Çevre Performansı Endeksi ve alt kategorilerini hesaplamak için kullanılan veriler, söz konusu ülkelerin devlet dairelerinden, uydulardan, izleme istasyonlarından, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlardan gelen resmî, bilimsel ve kamuya açık güvenilir verilerden oluşuyor. Gelişmişlikle çok yakın bir ilişki gösteren Dünya Çevre Performansı Endeksi’nde 2016’da ilk 30 ülkenin 25’i Avrupa kıtasında iken son 30 ülkenin 24’ü ise Afrika kıtasındandı.

Son değerlendirme raporunu (2016) orijinalinden görerek incelemek isteyenler için YALE Üniversitesi’nin kurumsal EPI belgeliğine ait bağlantıyı da vereyim. Sayfa 11’deki “Niçin EPI?” (Why the EPI?) başlığı, zaten temel çerçeveyi ve raporlandırma gerekliliklerini anlaşılır bir dille tanımlıyor.
