Mr.Abari olta balıkçılığı takımı
“Takım ruhlu ilk oltacı tayfası”

İnternet erişiminin 36-56 kbps gibi düşük hızlarla az sayıda insan tarafından kullanıldığı ve dolayısı ile yeni bir temada üç haneli üye değerlerini yakalamanın oldukça zor olduğu bir dönemin iyimser denemelerinden biri olan abarifishing.org, Bahadır’ın yayına aldığı olta balıkçılığı temalı ilk veb projesiydi.

2004 yılı başlarında birkaç Ankaralı oltacı arkadaşını dahil ederek küçük bir hevesdaş grubu oluşturduğunda –hem bu grubun maceralarını yayarak ona kimlik kazandırabileceği hem de olta balıkçılığı konusundaki kişisel tecrübelerini okuyucularla buluşturabileceği– bir veb çalışmasına başlayarak oldukça kısa bir sürede yayıma hazırlamıştı. Bahadır’ın tematik yayımcılık serüvenindeki olta balıkçılığına dönük başat yapımlarının da son hazırlık evresini oluşturan “Mr.Abari fishing team” isimli bu eğlenceli proje, abarifishing.org alan adı üzerinde yayınlandığı dönemde kendisini kolayına amatör balıkçı olarak tanımlayabilen internet kullanıcıları ve ilgili sektör tarafından büyük beğeni toplayarak yakından takip edilmişti. Bahadır’ın “abariACTIVE”klişesi ile etkinlik merkezli özgün paylaşımı ve çoğul katılımı hedefleyerek Türkiye’nin ilk balıkçılık forumlarından birini de (abariFORUM) barındıracak şekilde tasarladığı espri yüklü bu veb sitesi üzerinden popüler bir anlayışla yaptığı yayım, aynı zamanda “Mr.Abari Fishing Team” adını verdiği heveskâr grubunun da dönemin camiasında ayrıcalıklı bir kimlik bulmasını sağlayacaktı.

abarifishing.org, 1,5 yıllık yayım hayatı boyunca gerçekleştirdiği az sayıdaki ancak dönemi için hemen hepsi yeni ve sonuçları bugüne kadar ulaşan etkileyici aksiyonları ile şüphesiz sonrasında ortaya çıkarak hızla çoğalan benzer söylemli birçok grubun ve veb forumunun da nüvesini oluşturmuştu.

İki yıl sonra…
PeliCan’la Balıkçılık

2006 yılı, geçen yıllar içerisinde kaleme alarak düzenlediği tematik üretimlerini bir öğretiye dönüştürerek bağımsız yayınlar hâlinde yayabildiği yeni bir dönemin ve Bahadır için yazar ve yapımcı kimliğinin ön plana çıktığı yeni bir sürecin de başlangıcıydı.

O yıl ilk oğlu dünyaya gelmiş ve deneysel olarak 4-7 yaş aralığındaki çocuklara su, sucul yaşam ve oltacılık bilincini aşılamayı öngören “PeliCan’la Balıkçılık” (pelicanfishing.net) projesini tasarlayarak kısa süreliğine test yayımına almıştı. Ancak daha kapsamlı büyük bir proje olarak yeniden çizim masasına yatırmak üzere birkaç ayın sonunda yayından çekeceği –hedef kitlesi ve enstrümanları farklı– bu projenin hemen ardından “Oltacıyız Biz!“, diyerek adı ve tavrı değilse bile hevesi kendi hevesine benzer yetişkinlere seslenecekti.

Üç yıl sonra…
Oltacıyız Biz! elektronik olta balıkçılığı platformu

Karşılama hitabında

Olta balıkçılığını uğraş edinmiş, bunun da ötesinde “oltacılığı” yaşamının en güzel renklerinden biri olarak benimsemiş olanların buluşma noktasındasınız. Bir olta balıkçısının elinde yine bir oltacının sabrıyla şekillenerek sizler için yayım hayatına başlayan ve devamını hedefleyen oltaciyiz.biz‘in içeriğinde -ister yılların, ister birkaç günlük uğraşın heveslisi “oltacılar” olun- sizden bir şeyler bulacak, yazılanda ve çizilende bu işin hem bencesine hem bizcesine ortak olacaksınız. Olta balıkçılığının insana yaşattığı nadide güzellikleri ve kazandırdığı istisna değerleri bir kez daha paylaşmak, ıssızlıklarında huzur bulduğumuz suyun ve doğanın hayat verdikleriyle hak ettiği değeri yeniden yaratmak için bir aradayız. Olta balıkçılığının insanlığın tarihi kadar eski kültürü içerisinde “oltacı”nın da bu değerlerin farkında olarak kıyısında durduğu suya, gezindiği meraya ve tuttuğu balığa göstermesi gereken özeni paylaşmak için buradayız. Özetle; olta balıkçılığına açılan yepyeni bir pencerenin önündesiniz. Özenle hazırlanan bu pencereden “biz”e bakıyorsunuz.
Biz?
Oltacıyız biz! Peki ya siz?

diyerek kendi öğretisinin ilk ve temel sorgusu ile başlattığı oltaciyiz.biz yayımı, kısa sürede takipçilerinin takdir ve beğenisine mazhar olacak, yaydığı görgü ve sunduğu çerçeve ile sucul yaşama heves duyan birçok meraklı tarafından olta balıkçılığı konusunda izi uzun yıllar silinmeyecek bir kilometre taşı, hatta bir okul olarak anılmaya başlayacaktı.

Test yayımına Ekim 2006’da, resmi elektronik yayım hayatına da Şubat 2007’de başlayan ve gerek içeriği gerek görsel çerçevesi ile yine Bahadır tarafından alanında en kapsamlı ve örnek ‘Türkçe konuşan olta balıkçılığı platformu’ olarak tasarlanan oltaciyiz.biz, 2009 Nisan’ına kadar ilk versiyonuyla yurt oltacılarına hizmet vermiştir. Bahadır, platform yayımı boyunca hedef kitlesine yönelik ortaya koyduğu özgün tarzı ve açılımlarıyla bugün için tanınan ve nitelikleri ile camia içerisinde muteber sayılan birçok oltacıya çıkış limanı, nicelikleri ile itibar gören birçok veb yayımı ve yapımına bir kez daha model oluşturmuştu.

Oltacıyız Biz! versiyon 2.0

2008 yılı başından itibaren 3. sezon (ikinci versiyon) yayımıyla tematik bir platform olarak revize etmeye başladığı oltaciyiz.biz, iyiden iyiye yayıncı kimliği kazanan Bahadır’ın belirlediği yeni yayın konseptine koşut yenilenmiş yüzü ve kapsamı ile bir elektronik platformun hem nitelik hem de nicelik yönünden tekil veb siteleri ve yalın veb forumlarından farkını ortaya koymaya hazırdı.

Tasarladığı ilk versiyonun içeriğinde okuyucuyla buluşturduğu ve her biri oltacıyız.biz e-platformunun mihenk taşlarını, nirengi noktalarını oluşturan oltacı ATLAS, oltacı REHBER, oltacı GÜNLÜĞÜ, Uçurma Balıkçılığı (Fly Fishing), oltacı Test Ofisi, Çizgili Oltacı Ansiklopedisi, oltacı VİZYON ve oltacı FORUM gibi tümleşik servislerin birçoğunu, bu yeni versiyonda eş zamanlı müstakil yayım alanlarına dönüştürerek tekil tematik bir kimliğe kavuşturmuştu. Ayrıca hayli farklı bir anlayış ve emekle yayına aldığı Voltacıyız Biz‘i, ülkenin ilk Dünya’nın ise sayılı tematik mizah yayınlarından biri olarak ‘Skor & Rekor Tahtası v.1‘ ve bireysel video kanallarının henüz serpildiği bir dönemde podcast çerçeve sunan ‘oltacı VİZYON v.2‘ servislerinin eşliğinde platforma dahil ederek, bu yapılanmaya koşut şekilde, oltaciatlas.com, oltacirehber.com, oltacigunlugu.com, ucurmabalikciligi.com, voltaciyiz.biz ve oltaciforum.net alan adlarını da –oltaciyiz.biz’e entegre veb adresleri olarak– ayrı ayrı erişime açmıştı.

Çukurova’da bir kıyı. Kürek suyunda bir serüven heyecanı ile nehirden denize aşılan nice tozlu yolun sonu, 2009.

…ve kürekle tanışma!

2009 yazını uzatıp güzünü tutan sabırlı bir bekleyişin sonundaki ödülüydü –kış başında teslim aldığı– o uzun deniz kayağı ve kocaman kano – ne mene bi’şi olduğu konusunda hiçbir gerçek edinimi ve deneyimine itibar ederek danışabileceği tek bir balıkçı olmadığı hâlde. En yakınındaki hevesdaşları dahi pek “tekinsiz” buldukları bu gereçlere hemen burun kıvırmış, okyanusun öte kıyısında bile yeni yeni palazlanan bu “zahmetli” uğraşıdaki samimi ısrarına pek anlam verememişti ilkin. Oysa oltacılığa duyduğu derin meraktı bu “bilinmedik” gereci başka bir kıtadan temin için sarf ettiği onca gayretin sebebi ve oltacılık görgüsüyle suya balığa dair farkındalıklarına olan güveniydi bu “binilmedik” iptidai gereçle yapabileceklerinin hududunu çizen.

İki yıl boyunca tek olta atmadan deneyimledi hem kayakta hem kanoda küreği. Suya yolculuklardı yaptığı ve mevsimler boyu sudan yolculuklarda gölleri, nehirleri, denizleri dolaştı. İkinci bin milini tamamlamak üzereyken ilk oltayı saldı suyuna küreğin ve nice sonra tuttu ilk balığı Bahadır – hep hayal ettiği gibi mavinin göğsünde, bir başına…

…ve bir maceranın sonu.

İki ayrı versiyon dahilinde 7 sezon boyunca sürdürdüğü oltaciyiz.biz projesi, şüphesiz Bahadır’a tematik yayıncılık ve içerik yönetimi konusunda eşsiz bir birikim kazandırmıştı. Tamamı anadilde, özgün, eğitsel ve ücretsiz bir içerikle eş zamanlı yayınlanan 5 veb sitesi, 1 veb forumu ve 2 veb servisinin şekillendirdiği büyük bir elektronik platform olan oltaciyiz.biz‘i, misyonunu tamamladığı 2010 yılının ilk sezonu sonunda oltaciforum.net’te paylaştığı şu hitabet eşliğinde tüm bileşenleri ile yayımdan kaldırıyordu:

4 yıllık yayım hayatında birçok yeni yayım bileşenini ve düşünsel çerçeveyi sizlerle paylaştığım bu mecra birçok okuyucu tarafından fevkalade sevildiği gibi birçoğu tarafından da yazık ki anlaşılamadı. Ancak müstakil üretimlerimden yine ben gibiler için derlediğim mevcudu yayımlamak ve geliştirmek hususundaki inat ve inancım için çokluğu lüzumdan görmediğimi, tesis etmeye gayret ettiğim atmosferi soluyan, iklimi yaşayan eski-yeni tüm katılımcılarımız pekâlâ bilmektedir. Geçen sürede birçok hevesdaşımla nitelikli münasebetler geliştirdiğim gibi birkaç sarsılmaz dostluk da tesis edebildiğimi görüyorum. Öte yandan kendi çerçevemize ve yeterliliklerimize koşut olarak sürdürdüğümüz işi oltacılık olarak adlandıranlarımızın bu dört senede hayli artmış olması aslında önemsediğim hedeflerden birini gerçekleştirebildiğim şeklinde de yorumlanabilir. Yine de bir kelimenin (oltacılık) eksik tarifi ile sahiplenilerek mühim ve müşterek bir kimlik ögesi olarak anılması tek başına bir kazanım yahut bu işin başarıldığı anlamına yazık ki gelmemektedir.

Sürdürülebilirliğin basit saha uygulamalarına dayalı bir politika olduğu sanrısından evvel sağlanması gereken düşünsel bir seviye olarak algılanması, kişinin tematik gelişiminin en önemli edinimlerinden biri olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan kampanya, ve yayımlarım beklediğim etkinliğe ulaşarak olduğunu/oluştuğunu varsaydığım cemiyetimiz tarafından hiçbir zaman kalkındırılmadı. Yazık ki imgelerinden ilkelerine kadar sadece şablon düzeyinde taklit / takip edilen bu yayım ve açılımlar, beslediği, esin ve yöneyelem sunduğu dimağlar tarafından -aynı heyecan ve istekle- beslenerek sulanmadı.

Özgün ve ismime dayalı kaynağı ile sunulduğunu artık çok iyi bildiğiniz bu platform ve onun cüzi kollarından biri olan forumumuz, mümtaz yekûnuna karşılık tek bir reklam ve menfi kayda izin vermeksizin bedelsiz yayımlandı. Salt balığa ve oltaya da bırakmadığım içeriği ile teknik olduğu kadar insana, oltacıya, yaşama dokunma gayreti ile varlık gösterdi. Kimilerimiz bu çerçeveyi yüksek oktavlı buldu kimimiz ise tam da aradığının karşılığı saydı. Kolayına anlaşılır / tüketilir bir mecra olamamanın burası gibi nadir rastlanan kompleks yapılar için sabit çıkarım, hâkim karakter olduğunu kabul etmekle birlikte paylaşımın itici gücünü bireysel edinimlerini koşulsuz katanlarda gördüm hep.

“Olta balıkçılığının insana yaşattığı nadide güzellikleri ve kazandırdığı istisna değerleri bir kez daha paylaşmak, içerisinde yer aldığımız ve olta tutmaktan haz duyduğumuz doğanın hayat verdikleriyle hak ettiği değeri yaratmak için bir aradayız. Olta balıkçılığının insanlığın tarihi kadar eski kültürü içerisinde “oltacı”nın da bu değerlerin farkında olarak kıyısında durduğu suya, gezindiği meraya ve tuttuğu balığa göstermesi gereken özeni paylaşmak için buradayız…” demiştim ilk söze başlarken. (http://www.oltaciyiz.biz/v2/aktuel-2006_01.html)

Hitabımın çoğul ifadelerine karşılık “biz” olabildik mi, diye sormaksızın varım ve varsınız diye ekliyorum şimdi. Biz’den saymaya çalıştıklarımızın bilinçli ya da bilinçsiz şekilde öteki’leştirmeye çalıştığı sizleri her fırsatta birbirini iten kakan bir güruh olarak değil; cemiyet bilincine her geçen gün yaklaşan, yaptığının ve ardında durduğunun farkında karakterler olarak görmeyi, öyle de göstermeyi istedim hep. Değiştirmek için değildi ama geliştirmek için önemli bir baskı unsuruydu “Oltacıyız Biz!”. Kendisi dahi evrilerek gelişimin esasına dair hem bir emsal hem bir sebep olduğunu sanırım sizlere de fark ettirebildi / örnekleyebildi şu herşey sanılan, öyleymiş gibi gösterilmeye çalışılan sanal mecrada . Ama artık vaktini tamamlamış bir iyimser deneme olarak camiamızın sığ tarihinde bir paragraflık yer tutacak teferruatına karşılık üretken ruhu elbette yeni bir düzen ve bedelle küllerinden doğacaktır. Cam kırıklarını temizleyerek iyileşmesi için ona biraz zaman vereceğim sadece. Bir süre daha biraz balık tutup çokça kürek çekeceğim.

Kim bilir, belki de nehirden denize akarak kendi yatağında yeniden beslenmenin, kendi havzasını yeniden beslemenin neşesini tekrar duyacağı günler sandığından yakındır bu ruha…

Yapımcının kaleminden ND tarihçesi
bölüm 1. “Nehirden Denize v.1” ve heba olan emekler

Bahadır, ND projesinin tarihçesini şu şekilde özetliyor:
30 küsur yıllık deneyimim ile profesyonelleştiğim “olta balıkçılığı” temasında –birkaç kıymetsiz kitapçığın da yazarı olarak– eğitsel içerikli birçok tematik veb sitesinin yapımcılığını ve yayımcılığını gerçekleştirmiştim. Bugünün kriterlerine göre dahi taşıdığı kaynak niteliği ile üretimlerimi yakından takip etmiş hevesdaşlarımın nazarında kilometre taşı sayılan Türkiye’nin en büyük tematik platformlarından Oltacıyız Biz!’i tesis ettiğimde (2006), oltaciyiz.biz alan adı altında ortaya koyduğum özgün içerik ve bu süreçte uyguladığım prensipli yönetim geniş yankı bulmuş, emsalsiz kapsamı ile dikkat çeken bu yapım, içerdiği müstakil veb yayınlarıyla dönemdaşı birçok yayıma ve yayımcıya da model oluşturmuştu. Devamında sürdürülebilirlik merkezli yüksek bir çevre bilincini yaygınlaştırmak gayreti ile kaleme aldığım yüzlerce makale ve paylaştığım özgün öğretinin şekillendirdiği olta balıkçılığı temalı cüzi yapımlar, olta balıkçılığına odaklı rekreasyonistlerce her zaman yakından takip edilerek –yayınlarını sonlandırdığım 2010 yılına değin– ilgi ile izlenmişti. Çok geçmeden takipçilerimin benzer yayın ve yapımlarımla misyonuma devam etmem hususunda artan ısrarları 2011 yılının ilk çeyreğinde Nehirden Denize‘yi projelendirmeme neden olacaktı.

Akdeniz’in kışında bir kıyıda. Kürek suyunda bir serüvenin sonunda tuttuğumdu sevincim, 2013.

Yapımcının kaleminden ND tarihçesi
bölüm 2. Yeniden başlamak!

Bu benim için gerçekten zor ve sevimsiz bir dönemdi. Gerek kod altyapısı gerekse özgün içerik yönünden projenin finaline dair neredeyse tamamlanmış olan güncel üretimlerimin (Nehirden Denize v.1) ciddi bir bölümü bir anda zayi olmuş, tüm heyecanım yerini bıkkınlığın belirsizliğine bırakmıştı. Kolay değildi 6 mevsimi feda ettiğim çalışmaların elden çıkışını bir anda hazmetmek. Kolay da olmadı zaten.

Bilgisayarın başına geçip tek tuşa basmadan –sadece kürek çekip olta atarak– geçirdiğim bir buçuk yılın sonunda projenin dosyasını tekrar açacak cesareti ancak toplayabilmişken; kaybettiklerimi yeniden sağlamaya çalışmak yerine tanımını küçülterek kapsamını kısmen indirgediğim daha sade bir çerçeveyi tasarlamaya girişiyordum şimdi. Hâlihazırda sürdürdüğüm olta balıkçılığı merkezli kürek serüvenlerimi, suya ve sucul yaşama dair saha etkinliklerim ile teknik ve tematik üretimlerimi kolay okunur günce formatında yayınlayacağım ve güncel eğilimler doğrultusunda markalaşabilecek kişisel bir andaçtı artık –mecburen v.2– bu yeni konsept ‘Nehirden Denize’.

Yapımcının kaleminden ND tarihçesi
bölüm 3. “Merhaba Dünya!”

Marka çalışmalarına ağırlık verdiğim 2013 yılının ikinci yarısında “işi bitirmek” adına proje çalışmalarımı bir kez daha değerlendirerek değişen yaşam dinamiklerime koşut şekilde çalışma planımı son kez düzenledim. Bu yeni düzenleme kapsamında 4 yıl daha sürecek uzun soluklu ve düşük yoğunluklu bir mesainin sonunda tasarım niteliklerine dair kod entegrasyonu büyük ölçüde tamamlayabildiğim ‘Nehirden Denize v.2‘ için nihayet yayın yeterliliği oluşmuştu. 2017 sonbaharında, tam da ilk zikredişimin 7 yıl ardından yayına hazır duruma tekrar gelebilmişti işte.

2010 yılında tamamladığım “Bir Oltacının Günlüğü 2005-2010” isimli kitabımın önsözünde olta balıkçılığına dönük kişisel serüvenimi ve paylaşıma dönük üretimlerimi şu cümlelerle özetlemiştim:

…eskinin deyimidir; “aklım erdiğinden beri” denilir. İşte bu, tam da benim hikâyemin girişine en yakışan tümcedir. Henüz sekiz yaşımın ortasında, yaşımız sorulduğunda buçuklu cevaplar verdiğimiz şeker tadındaki zamanların başında, sarı ılık mahyalarla aydınlanan bir iskele başında tutmuştum ilk balığımı Ayvalık’ta. O zaman ki bildiğim ismiyle Cunda Adası’nın çocukluk hatıralarımda kalan bir gurup vaktinde ışıltılı yansımalarına daldığım suda kıpırdamıştı oltam. Hani sonraları çok sordum kendime; o gün, orada, iğnesi hibe, kurşunu emanet, hamuru gevşek o oltaya, o karagözlü küçük balık vurmasaydı da -sonunda sıkılıp- bu iş bana göre değil, der miydim diye… Bu bir anafor belki de, yani bu işin bende böylesi bir hevese aslında nasıl dönüştüğü bir muamma.

Çoğu şanslı insanın ki gibi başlamadı benim serüvenim, zira her şeyi kendim öğrenmek, tek başıma keşfetmek zorundaydım. Ne deneyiminden payidar olabileceğim bir büyüğüm ne de ben gibi bu işe hevesli bir akranım yoktu etrafta. Oysa yaşamımın profesyonel uğraşılarından biri, birçoğunun ise tetikleyicisi olan oltacılığın başında değil belki ama bugününde, adları farklı da olsa hevesi ben gibi, tavrı bana benzer başka insanlar var, mavisine doyamadığım şu kıyılarda, hemen yanı başımda. İşte bu çokluğun farkındalığı ve oltacılığa odaklı ben gibileri biz kılmak amacı, sürdürdüğüm tematik popüler veb yayımlarımın da kaynağını oluşturmuştu.
…
Uzun lafın kısası: Otuz yıla yaklaşan oltacılık serüvenimin sonunda birçok kitap ve yüzlerce popüler makaleyle fevkalade önemseyerek özgün bir öğreti ortaya koyabildiğime inandığım –ama yine de gönüllü bir meşguliyetin adı saydığım– oltacılığın içerisindeyim hâlâ. Aynı hevese gönül vermiş herhangi birine ait olabilecek kadar iddiasız, ama heyecanı, duygusu, sözü ve kalemi bana dair bazı serüvenlerimi, çeşitli denemelerimi okuyacaksınız sayfaların devamında. Her güncede kendinden bir şeyler bulan ve okuduklarından heyecan duyan, ya da duygulanan merak, emek, vefa sahibi tüm hevesdaşlarıma ras’gele!